George Rodonaia ÖYD
NDERF Ana Sayfa ÖYD’nizi Paylaşın En Son ÖYDler



Deneyim Detayları:

Dr. George Rodonaia tıp fakültesi mezunu ve nöropatoloji dalında uzman, ayrıca dinler psikolojisi uzmanıdır. En son “Emerging Global Spirituality” (Doğan küresel ruhanilik) adını taşıyan temel düşüncesini Birleşmiş Milletler’e  açıklamıştır. 1998 yılında ABD ye Sovyet Birliğinden gitmeden önce Moskova Üniversitesi araştırmacı psikiatrist olarak çalışmışdır.

Dr. Rodonaia en uzun bilinen „ölüm anı deneyimi“ nden birini geçirmişdir. 1976 yılında araba çarpmış ve hemen sonra ölümü ilan edilmişdir, üç gün morg da bırakılmış. Bir doktor otopsi için göğüsünü açmaya başlamasına kadar „hayata dönmemişdir“. Diğer dikkate çeken özellik ise – bu ötekilerine ortak olan – onun bu deneyime bağlı, kökden dönüşmesi.

Ölüm anı deneyimi yaşamadan once nöropatolok olarak çalışmışdır. Ayrca açıkça  ateist idi. Deneyiminden sonra kendisini sadece dinler psikolojisine adamışdır. Ardından Doğu Ortodoks Kilisesinde papazlığa adamışdır. Bugün Nederland, Texas da, First United Methodist Kilisesinde papaz olarak çalışmaktadır.

“Ölüm anı deneyimimden hatırladığım ilk şey, kendimi tamamen karanlık olan âlem de bulmam. Fiziksel ağrım yoktu; kendimi George olarak yaşadığımı farkındaydım, ve çevrem tamamen karanlıkdı – en büyük karanlık, karanlıkdan daha karanlık, siyah dan daha siyah. Bu beni çevreleyen ve üzerime basan idi. Korkdum! Buna hazır değildim. Halen yaşamam ve nerede olduğumu bilemem beni şok etti. Beni devam ettiren bir düşünce  vardı “Olmadığım halde nasıl olurum?”. Bu bana dert oldu.

Yavaşça kendime hâkim oldum ve ne olduğunu, ne olanı düşünmeye başladım. Ama mutlandıran veya rahatlık veren düşünce gelmedi. Niçin bu karanlıkdayım? Ne yapmalıyım? Sonra Descartes in ünlü sözü “Düşünüyorum – o halde varım” aklıma geldi. Bu benden büyük yük aldı, belirgin bir şekilde halen hayatda olduğumu biliyordum, başka boyutda olsa bile.

Sonra “Var isem, niçin positif olmıyayım?” diye düşündüm. Bu aklıma geldi. Ben George um ve karanlıkdayım ama var olduğumu biliyorum. Ne isem, oyum. Negatif olmam gerekli değil.

Sonra “Karanlıkda positifi nasıl belirebilirim?“ diye düşündüm. Positif ışıkdır. Sonra, aniden ışıkdaydım; parlak, beyaz, pırıltı ve kuvvetli; çok parlak ışık. Sanki kameranın flaşı gibi idi, ama titrek değil – o kadar parlak. Sabit parlaklık. İlk önce ışığın parlaklığı ağrı verici idi. Dosdoğru ona bakamadım. Ama yavaşca, kendimi güvende ve hafif sıcak da hissetdim, ve herşey birden iyi göründü.

Sonraki olan şey ise, moleküllerin uçduğunu gördüm, atomlar, protonlar, nötronlar, her yerde uçuyorlardı. Bir yanda tamamen karmaşık idi, fakat bana büyük coşku veren ise, bu karmaşığın kendi simetri içermesi. Bu simetri çok güzel idi ve bütünsel ve beni çok büyük coşku ile basdı. Hayatı evrensel şeklinde gördüm, ve doğa gözümün önüne sergilendi. Vücudumla ilgili olan endişem kayıp oldu, çünkü artık vücudumun lazim olmadığını anladım – onun bir kısıt olduğunu anladım.

Bu deneyimde herşey karışıp birleşdi, bu nedenle olayları sıralamak benim için zor. Bildiğim zaman durdu; geçmiş, şimdiki zaman, gelecek, hayatın  zamansız birliğinde birbirine kaynaşdı.

Bir zamanda, “hayat tekrarı” işlemi geçirdim, hayatımı başlangıcından sonuna kadar gördüm. Hayatımın gerçek dramlarına katıldım, sanki hayatım bir holografik görüntü idi – geçmiş, şimdiki zaman, gelecek yoktu, sadece bu an ve hayatımın gerçeği. Hayatım doğumumla başlayıp ve Moskova Üniversitesine gittiğime kadar devam etmedi. Hepsi birden oldu. Orada idim. Bu benim hayatım idi. Suç duygusu veya yapdıklarıma pişmanlık duymadım.  Hayatımın başarısızlığına, hatalarına veya elde ettiklerime şöyle veya böyle bakmadım. Ve bununla memnun dum. Hayatım ne ise kabul ettim.

Bu zaman içinde, ışık bana huzur ve coşku hissettirdi. Çok positif idi. Іşıkda olmam beni mutlu etti. Ve ışığın manasını anladım. Insanlara ait bütün fiziksel kuralların, bu evrensel gerçek ile kıyaslayınca, bir hiç olduğunu anladım.

Ve karanlık delik (black hole) sadece sonsuzluğun, yani ışığın, bir parçası olduğunu gördüm. Gerçeğin her yerde olduğunu gördüm. Bu sadece dünyasal hayat değil, sonsuz hayat. Herşey sadece birbirine bağlı değil, hepsi bir bütün. Іşıkla bir bütünlük hissettim, benim ve kâinatın iyi olduğunu hissettim.

Böylece vardım, bu harikulade deneyimle ve beni basan bütün iyi şeylerle, biri benim karnımı kesmeye başlamasına kadar. Düşünebiliyormusun? Olan, benim bir morg a götürülmem. Ölümüm ilan edilmiş ve üç gün orada bırakılmışım. Ölümüm nedenini araştırılması için girişilmiş, ve otopsi için birisini yollamışlar. Karnımı kesmeye başlamalarıyla sanki büyük bir güç boynumu tuttu ve beni aşağıya basdı. Ve o kadar güçlü idi ki, gözlerimi açdım ve büyük ağrım vardı. Vücudum soğuktu ve titremeye başladım. Onlar otopsi yi hemen bırakdılar ve beni hastaneye götürdüler, orada gelecek dokuz ay, respiratör ile, kaldım.

Yavaşca sağlığıma kavuşdum. Ama artık aynı kişi olamazdım, çünkü istediğim tek şey ilimi araştırmakdı. Bu yeni ilgim beni Georgia Üniversitesine gitmeme ve ikinci kez, dinler psikolojisi hakkında mezun olmama sebeb oldu. Sonra Doğu Ortodoks Kilisesinde papaz oldum. 1989 yılında Amerika ya geldik ve şimdi First United Methodist Kilisesinde, Nederland Texas da, papaz olarak çalışıyorum.

Her kişi, tanrı ile böyle deneyim yaşadı ise, böyle derin gerçek ile bir bağlantı hissetti ise, sadece bir tek gerçek mühim bir işin olduğunu bilir, buda sevmek, doğayı sevmek, yaradılışı sevmek, çünkü var olduğu için. Tanrının yarattıklarına sıcak ve sevecenlik cömertlik ile kulluk etmek – bu tek manalı yaşam.

Bir çok kişi ölüm anı deneyimi yaşayanlara dönerler çünkü cevaplara sahip olduklarını hissederler. Ama bunun gerçek olmadığını biliyorum, en azında tamamen değil. Kimse hayatın büyük gerçeğini kavrayamaz, taki ölüm den sonra sonsuzluk ile birleşene kadar. Ama o zamana kadar, doğasal ihtiyacımız ölüm anı deneyim ve ölümsüzlük hakkında en derin sorularımıza cevap aramakdır”.